Beyni En Hızlı Yaşlandıran 10 Neden

Posted by

Bedensel yaşlanmanın aksine, insanların zihinsel yaşlanmasının 65 yaşından itibaren başladığı düşünülür.

Ancak yapılan çalışmalar, yaygın olarak kabul edilen bu bilginin yanlış olduğunu gözler önüne seriyor. Çünkü bilim insanları, beynimizin 30’lu yaşlardan itibaren yaşlanmaya başlamasıyla ilgili değişiklikleri göstermeyi başardı ve bu değişikliklerin bireylerin günlük yaşamına yansımasının 40’lı yaşları bulduğunu tespit etti.

Yine de sağlıklı bir yaşam tarzının bilişsel gerileme hızını yavaşlatma ve bunamayı önleme konusunda güçlü bir etkiye sahip olduğunu biliyoruz. Bazı alışkanlıklarımızın, hastalık durumlarının ve çevresel faktörlerin beyni hızlı yaşlandırabildiğini belirten Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Derya Uludüz, bu faktörleri şöyle sıraladı:

1-Kalitesiz uyku

Uykunun sağlığımız için önemi artık bilimsel olarak da ispatlandı. Ne kadar uyuduğumuz kadar, ne zaman uyuduğunuz ve ne kadar derin uyuduğunuz da önemli. Gece 23.00’te uykuda olmak ve ortalama 7-9 saat uykunun ardından sabah 08.00’de uyanmak en ideal uyku düzenidir. Gece 23.00 civarında başlayan ve gece 04.00’e kadar devam eden derin uyku dönemi beyin ve vücut sağlığımız için gerekli olan hormonların üretildiği saattir. Derin uyku sırasında beynimizde çalışmaya başlayan derin temizlik sistemi -glimfatik sistem- beyinde tüm vücutta biriken toksinleri ve zararlı maddeleri temizler. Bağışıklık sistemini güçlendiren maddeler, büyüme hormonu salgılanır ve tüm vücudumuzun tamiri yapılır. Kaliteli bir uyku ile hafızamız güçlü kalır ve dikkat performansımız artar. Maalesef çoğumuz uykuyu gereksiz görüyor, yapılması gereken diğer şeyler daha önemli olduğu için uyku vaktinden çalmanın bir problem yaratmayacağını düşünüyoruz. Oysa sağlığımızı geri kazanmamız ve onu korumamızın temel sırrı öncelikle uykuda gizli. Bu nedenle iyi bir uyku düzeni için kafein ve alkol alımınıza dikkat edin, elektronik kullanımınızı sınırlayın, geç saatlerde yemek yemekten kaçının ve sakinleştirici bir uyku ritüeline geçiş yapmaya gayret edin.

2-Yalnızlık

İnsanoğlu sosyal bir varlıktır. Yalnızlık ruhumuzu karanlığa hapseder ve bir süre sonra sağlığımızı olumsuz etkilemeye başlar. Depresyon, kaygı ve stres riskini artırır. Kalbi, uyku düzenini ve bağışıklık sistemini bozabilir. Kalbimiz ve beynimiz sosyal bağlantılarla beslenir. Beynin performansı artar ve Alzheimer riski azalır. Etrafımızda sevdiğimiz insanlarla paylaştığımız anlar, sohbetler, kahkahalar ve birlikte olduğumuz hatta sessizlik bile ruhumuzun gıdasıdır. Çevremizde sevdiklerimizle bir gülümseme, bir samimi sohbet, dertleşme ihtiyacı hisseden insanlarla bağlantı kurmak stresimizi azaltarak kortizol değerlerini düşürerek bizi rahatlatır. Sosyal etkileşimler beyin aktivitesini artırıp, bilişsel yeteneklerin korunmasını ve genç kalmasını sağlar.

3-Sağlıksız beslenme

Beynimiz tüm vücudumuzun yüzde 2’sini oluşturmasına rağmen enerjimizin yüzde 20’sini kullanır. Beynin katı yapısı yüzde altmışı yağdan oluşur. Beynimiz aslında en yağlı organımızdır, sinir hücreleri iletkenliğini sağlamak, myelin dediğimiz sinir kılıfını yapmak için yağa ihtiyacı vardır. Sağlıklı yağlar tüketmek yerine bol karbonhidratlı, hamur işi ve tatlı tüketmek beyinin çalışma kapasitesini azaltır ve erken yaşlanmasına neden olur. Beyninizi Omega 3 ile zenginleştirin. Çok fazla karbonhidrat tüketiyorsanız insülin direnci gelişecek, kilo alacaksınız ve kronik hastalıklar devreye girecektir. İnsüllin direnci aynı zamanda nöronların beslenmesini engelleyecek ve beslenemeyen beyin hücre kaybına uğrayacaktır. Alzheimer hastalığının Tip 3 diyabet olarak vurgulandığı çalışmalar mevcut. Bu açıdan kan şekeri ve basit karbonhidrat düzeylerine dikkat etmek ve sağlıklı beslenmeyi ön plana çıkarmak beyin sağlığı için önemlidir.

4-Kapalı ortamlar

İçerde olmak çok sağlıklı değildir. Açık havada, doğada olmak tedavi edicidir. Eğer yeterince doğal gün ışığı almazsanız depresyona girebilirsiniz ve bu da beyninizi yavaşlatabilir. Araştırmalar ayrıca güneş ışığının beyninizin serotonin (mutluluk ve enerji hormonu) salgılamasına yardımcı olduğunu ve beyni genç tuttuğunu gösteriyor. Beraberinde antioksidan özellik sergileyen melatonin üretimini destekler. Güneş ışığından elde edilen melatonin glutatyondan daha güçlü bir antioksidandır.

5-Kronik hastalıklar

Kolesterol yüksekliği, kalp ritim ve kapak bozuklukları, hipertansiyon ve diyabet beyni yıpratan hastalıklar arasında yer alır. İyi kontrol edilemeyen şeker ve kan basıncı düzeyleri, kalp ritmini etkileyen durumlar ve damar sertliğine neden olabilen kolesterol yükseklikleri, beynin kanlanmasını bozarak yavaş veya ani gelişen beyin hasarına yol açabilir. Dolayısıyla bu hastalıklar kontrol altında tutulmalıdır.

6-Toksik ilişkiler

Arkadaşlık, aile ve ikili ilişkilerde sorun yaşıyorsanız kendinizi bir kez daha sorgulayın. Dostlarınızla ilişkinizde hep verici taraf sizseniz, sürekli siz özür dileyen iseniz, önerileriniz tavsiyeleriniz dikkate alınmıyorsa, size destek olmak yerine bencilce davranılıyorsa, hep arayan sizseniz yaşadığınız ilişki toksiktir. Bu durum size uzun vadede zarar verecektir. Beraber olduğunuz tüm insanların uzun bir listesini almak ve toksik olduğunu düşündüklerinizle ilişkinizi sınırlamak, size iyi gelen insanlara daha fazla zaman ayırmak beyninizi de rahatlatacaktır.

7-Hareketsizlik

Egzersiz mucize

8-Stres

İş yoğunluğu, boşanmak, bir yakınını kaybetmek gibi stresli yaşam olayları beyni yaşlandırır. Stres ne kadar artar ve kronikleşirse bilişsel işlevler de o kadar fazla etkilenir. Uzun süreli stres Alzheimer için risk olarak kabul edilir.

9-Obezite

Araştırmacılar, obez kişilerin beyninin anatomik olarak 10 yıl daha yaşlı göründüğünü buldu. Ayrıca, aşırı kilolularda normal kilolulara göre beyin dejenerasyonu çok daha fazladır. Bu da beyin dokusu kaybı, beynin işlevlerini görememesine neden olur.

10-Kötü haberler

Bazı haberlerde genellikle kötü, kasvetli, dehşete düşürecek konulardan bahsedilir. Bu yüzden her şey kötü gidecek, hayatın sonu geliyor, başımıza kötü şeyler gelecek gibi kötü duyguları beynimizde depolarız. Duygusal durumumuzu olumsuz etkileyen bu duruma beynimiz ne kadar dayanabilir, bir zamanlar iyimser ve pozitifken, tüm bu haberlere maruz kalan beynimiz bizi negatif ve umutsuz hissettirir. Kaygı moduna geçer, hatta buna depresyon eşlik edebilir. Vücudunuzun fizyolojik işlevini olumsuz etkiler, beyin hücresi nöronlarınızı öldürür. Kötü haberlere maruz kalmayı kontrol etmeniz gerekiyor. Sizi üzecek strese sokacak haberlerden uzak durun. Sadece bu da değil size kötü haberler veren insanlardan, negatif düşünen size olumsuz enerji yayan insanlardan da uzak durmaya gayret edin.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir